O dönemlerde bab-ı ali gazeteleri yeni yeni plazalara taşınmaya başlamıştı. Yine aynı dönemlerde üniversiteler, hızla gazeteci yetiştiriyordu. Yetişen gazetecilerin hedefleri büyüktü. Ve Çetin Altan’lar, Deniz Som’lar, Mehmet Sucu’lar ve Oktay Verel ustalar hayattaydı. Bizler de işte o dönemlerde üniversiteden daha çok gazete kapılarında haber kaçmasın diye koşturan genç gazeteci adaylarıydık. O günlerde usta-çırak ilişkisi bitmemiş, bizler de çıraklığından memnun muhabirlerdik. İşte o dönem Bab-ı Ali Medyasını gören son gazeteciler de yine bizlerdik. Selam olsun o son kuşağa ve saygılar olsun büyük ustalara…
Yıllar geçti ve bizler meslekte 19. yılımızı devirmek üzereyken bir takım tecrübeler kazandık, ustalarımızı yitirdik, geçmişi geri çeviremedik. Baktık çok özledik o yılları ve medyayı… Aklımıza bir fikir geldi! Hemen hayata geçirdik, Bab-ı Ali’yi yeniden canlandıralım, öğrendiklerimizi yeni nesle aktaralım istedik. Ve genç gazeteci arkadaşlarımızla yeniden kan kazandık. Bab-ı Ali Medyasını kurduk.
Arkasından baktık bizim gazeteler gazete olmaktan çıktı. Ustalar bile haberini sosyal medyadan takip eder oldu. Bizler de dün gazetelerde yaptıklarımızı bugün sosyal medyada yapmaya başladık. Bu sefer de Social Bab-ı Ali’yi oluşturduk.